23 Ocak 2011 Pazar

gerçeküstücülük / sürrealizm








İçindekiler


RESİMLER DİZİNİ……………………………………….
ÖNSÖZ…………………………………………………....
I.GİRİŞ………………………………………………….....

I-1.Gerçeküstücülük ve Kısa Bir Tarihçe……………………….......
I-2.Gerçeküstücü Devrimler………………………………………...
I-3.Karanlık Günler ve Ün………………………………………….
II. Resimde Gerçeküstücülük…………………………
III. Öncüler ve Gerçeküstücü Sanatçılar …………...

III-1.Öncüler………………………………………………………
III-2.Gerçeküstücüler……………………………………………….
IV. Sonuç…………………………………………………
V.KAYNAKÇA……………………………………………


Resimler Dizini

1. Giorgio Chirico, Filozofun Zaferi, 1914,tuval üzerine yağlıboya
2. Joan Miro, Çiftlik, 1921-2.tuval üzerine yağlıboya, 122,5cm.x140,5cm. New.York, Mrs Ernst Hemingway koleksiyonu
3. René Magritte, Sözcüklerin Kullanılışı, 1929, tuval üzerine yağlıboya, 64,5cm.x94cm. Los Angeles, Sanat Müzesi
4. Pablo Picasso, Üç Dansçı, 1925,tuval üzerine yağlıboya,215x142cm. Londra, Tate Galerisi

ÖNSÖZ

Birinci Dünya Savaşı, Dünya tarihinde sebep ve sonuçlarıyla birçok açıdan yer almıştır. Bunlar arasında, alanımızla ilgilenen bireyler için şüphesiz ki gözden kaçırılmaması gerekenlerden birisi de akım olarak Gerçeküstücülüğün “alenen” ortaya çıkışıydı.
Burada kullandığım “alenen” kelimesini özellikle tırnak içine almakta fayda görüyorum. Zira yaptığım araştırmalarda genelde karşıma çıkan bilgiler arasında, Gerçeküstücülüğün neredeyse savaş ile ortaya çıktığı ve temelde savaşa karşı umudunu yitirmiş insanların sığınağı olduğuna dair yorumlarla karşılaştım.
Evet, patlak veren savaş elbette ki gözden kaçırılacak bir nokta değil. Ama bizler biliyoruz ki, insanlık tarihinde diyalektik, bir başka şekilde biraz daha açarak anlatırsak sebep- sonuç ilişkisi asla bir tek kanala bağlı kalmayacak kadar zengin bir nehir yatağıdır.
İlkçağlardan beri insanın rüyalarına ve sebeplerine olan ilgisi, Ön gerçeküstücüler diye tanımlayabileceğimiz kişilerin çalışmaları, Freud’ un tamda o zaman diliminde yaşıyor olması bunca genç ve heyecanlı sanatçının ne istediklerini bilerek, ama ona ulaşma yolundaki kanalları Ortodokslaştırmadan, kendileri deneyerek, yanılarak ve heyecanlanarak, daha da heyecanlanarak, heyecandan vecd hallerine geçtikleri bu dönemde yaşanan o büyük savaş ve sonrasındaki sosyo-ekonomik ve siyasal gelişmelerdir asıl irdelenmesi gereken.
Elinizde tutmakta olduğunuz ödevin temel amacı, bu konu hakkında ilk kez araştırma yapacak olan ya da konuyla ilgili kişilere, Gerçeküstücü hareketin küçük ama samimi adımlarındaki içsel ve dışsal dönüştürücülüğün yapıtaşlarını, ilerleyişini ve duruşlarını kısa ve öz bir sosyo- kronoloji olarak sunmaktır.


Gerçeküstücülük Ve Kısa Bir Tarihçe

1914-18 savaşı ertesinde,bu felaketi yüceltenlerin propagandalarına bazı genç insanlar karşı çıktılar. Savaş öncesinde, buluşlar ve yenilikler verimliydi. Resimde fovizm, kübizm gibi akımlar doğmuş, Kandinski’nin soyutlamaları, merkezi Münih’te olan Blaue Reiter Hareketi ve Art Nouveau’nun Jugendstil’e dönüşmesiyle Dışavurum’u yaymıştır. Şiirde Apollinaire, Reverdy, Marks Jacobs, Marinetti ve Fütüristlerin işleri, romanda da Proust ve Joyce’un yapıtları, heykelde Boccioni ile betonarme tekniğine ilişkin ön deneyleri gerçekleştiren Frank Lilloyd Wright ve Volter Gropius gibi mimarlar çıkmışlardı. Müzikte Stravinsky ve Schönberg, tiyatroda Claudel, Copeau, Appia, Edward Gordon Craig gibi sanatçılar, dansta Isodora Duncan ve Diaghilev sayılabilir.Sinema da Feuillade serisiyle başlayan ve film sanatını, Magritte’nin esinlendiği popüler bir dal haline getiren yeni bir olay niteliğindeydi.
Duchamp’ın sanat karşı görüşleri, 1916 yılında Tristian Tzara ve Zürih’teki Kabaret Voltaire’in önderliğinde düzene sokuldu.1919’da kurulan Littérature Dergisiyle Aragon, Breton, Farkgue, Gide ve Valérie gibi yazarlar tanışma şansı buldu. Bu arada Berlin’de K. Liebknecht, R. Luxenburg öldürüldüler. Der Ventilator dergisi basılmıştı. Schwitters’ in sesli şiirleri, Marinetti’nin “Özgür sözcükleri” Russolo’nun gürültü resitalleri, Duchamp’ın “hazır yapıt”ları, Picabia’nın yazılarla birleştirilmiş çizimleri, Ernst’in kolajları, Picabia’ nın mürekkep lekeleri, Schwitters’in hurda montajları, Duchamp’ın Mona Lisa’sının dışında Picabia’nın yayınladığı 391’ in kapak sayfası (1920), en akla hayale gelmeyen nesnelerden yararlanmak ve uygulamada sonucu rastlantıya bırakmakta yenilikçi işler arasındaydı (Arp, Sophie Taeuber-Arp). Breton’la Soupault’ın ilk ruhsal otomatizm denemesi olan Les Champs Magnétiques yayınladı (1921). Picabia Paris’te Udnie ve Catch as Catch Can (1912)’den beri üyesi bulunduğu salon D-Automne-u, mekanik döneminin ürünlerini sergiledi. Duchamp, Bekarları Tarafından Çırılçıplak Soyulan Gelin, Merdivenden İnen Çıplak, Porselen İdrar Kabı’nı sergiledi. Newyork’ta Camera-Work grubunda (Stieglitz’in dergisi), genç Man Ray ile birlikte çalışmıştır. Ancak 1921’de Barés duruşması öncesinde Breton ile Dada akımı arasında ilk ayrılık belirdi.1
1924’te Litterature dergisi kapandıktan sonra (bu aynı zamanda Dada’dan kopuş anlamına geliyordu), onun yerine La Révolution Surréaliste (Gerçeküstücü Devrim) adıyla bir dergi yayınlanmaya başladı.(Gerçeküstü sıfatını Breton’dan önce ilk kez1917’de Apollinaire kullanmıştı) Breton ilk sayıda kaleme aldığı Gerçeküstücü Bildiri’de yeni bir hareketin müjdesini veriyordu. Ona göre, kendisini heyecanlandıran yegane sözcük ‘özgürlüktü’. İnsan zihnini korkusuzca çalıştırmalı ve hata yapmaktan korkmamalıydı. Asıl yaratıcılık zihnin bilinmeyen bölgelerine yapılan keşifle mümkün olurdu. Ayrıca sanrı ve yanılsamalar hiç de önemsiz şeyler değildi.


1Sürrealizm Sanat Ansiklopedisi-René Passeron-Remzi Kitabevi-
Çeviren:Sezer Tansuğ-.basım-sayfa:8
Gerçeküstü kavramı ona göre, din ya da mistisizmdeki ‘doğaüstü’ ya da ‘öte dünya’ denen şeyi değil, ‘gerçek’ ve ‘düşün’ bir ve aynı şey olduğunu ifade ediyordu. Bu birliğe ulaşmak içinse her türlü ahlaksal, mantıksal ve estetik yargının katı çemberi yıkılmalı; Freud’un önerdiği gibi, hazine değeri taşıyan düşler, çocukluk döneminde kalan ve üstü
örtülen deneyimler açığa çıkarılmalıydı. Düşünsel eylemin temelinde yer alan ruhsal özdevinim (otomatizm) gerçeküstücülüğün en saf anlatımıydı.2

Gerçeküstücü Devrimler

Breton grubu köklü bir saflaştırmaya tabi tutarak İkinci Manifestosunu yayınladı (1929). Aragon, Breton, Eluard, Peret, Unik gibi bazıları komünist parti üyesi oldular.1933’te de partiden kovuldular. İkinci sayı (1925) ”Tutukevlerinin kapılarını açın,orduyu terhis edin” adlı bir yazı içermekteydi.Ayrıca, Breton’ dan Delteil’ e ya da Desnos’tan Pierre Mille’ e, bir adresten ”sapık Papaya” gibi açık mektuplarla (sayı3), bir “Deliler Evinin Yöneticilerine” yazılan mektup ve Aragon’ la komünist Clarté gazetesi arasındaki tartışmayı içeren başka yazılar yer alıyordu.Dergide böyle bir yazı yayınlamakla, Fas’taki savaşa karşı harekete geçen bir komitenin hazırladığı bildiride, gerçeküstücüler, Clarte ile bir anlaşma içine girdiler, ardından da La Révolution Surréaliste’de yayınlanan “La Révolution encoreet toujours” adlı şiddetli bir karşı milliyetçi yazıya, imza koydular (Beşinci sayı,1925). Ekim 1927’de çıkan 9-10. sayıda “ruhsal otomatizm”e bağlı kalınıyor ve son sayıda da şu meşhur soru soruluyordu:”Aşkın yerine ne koymayı umarsınız?”. Ruhsal özdevinim alanında da devrim yapıldı. Özellikle Eluard’ın Capitale de la Devuleur gibi şiirlerinde, Aragon’un Le Paysan de Paris ve Breton’un Nadja adlı yapıtlarında bu devrim açıkça belirlenmekteydi. İkinci Manifestoyu içeren ilk sayısı L.S.A.S.D.L.R. , Gerçeküstü safların çöküşüne neden olmuştur. Akım dışı kalanlar, Breton’u Un Cadavre broşürü ile kınadılar. Breton, Fransa’ya siyasal mülteci olarak gelmeyi reddeden Troçki’yi destekliyordu. Yeni dergiye ek olarak, akımın en mükemmel manzum yazılarından biri olan L’Immaculée Conception yayınlandı. Burada Breton ve Eluard taklit ediliyorlardı. Giogometti de ilk “sessiz,hareketli tasarısını” oluşturdu. 1931’de Breton Les Vases communicants’ı yayınladı ve Freud’la tartıştı. Bu sırada yıldızı parlayan Dali, Bunuel ile birlikte ikinci filmi olan Altın Çağ’ı yaptı. Bir Endülüs Köpeği kadar çarpıcıydı.1934’te Sovyetler Birliği’nde Zhdanov, sanat kavramını, politik bir silah gibi kullanıyor, Toplumcu Gerçekçiliğin ilkelerini saptıyordu. Stalin dönemi başlamıştı ve artık geri çekilmenin zamanıydı.


2 Moderrnizmden Postmodernizme Sanat-Mehmet yılmaz-Ütopya Yayınevi-1. baskı-sayfa:127,128


Minotaure’dan VVV’ e

1932’de New York’ta, 1933’ te Paris’teki Pierre Colle galerisinde açılan sergiler, Breton’un söylev ve konferansları (Prag, Zürih), tümüyle kendini gösterecek olan faşist rejimlerin esintileriyle ülke dışındaki çeşitli yerlerde (Çekoslavakya, İsviçre, İngiltere, Japonya) çeşitli grupların oluşması, akımın içteki canlılığını göstermekle kalmıyor aynı zamanda yakın bir tarihte bunalan dünyanın, böyle bir akıma gereksinimi olduğunu da ortaya koyuyordu. Dali “paranoyak kritik yöntem”ini ileri sürdü. Minotaure adlı derginin ilk sayısı 1933’te yayınlandı. Minotaure döneminde gerçeküstücülük hem kuramsal hem politik açıdan, hem de çeşitli sanat dalları bakımından kendini buldu. Breton ve Fransızlar tarafından, kapatıldığı toplama kampından salıverilen Alman asıllı Ernst de aralarında olmak üzere gerçeküstücülerin hemen tümü, Marsilya yakındaki Chateau d’Air Bel’de toplandılar. Burada iltica komisyonu, mülteci sanatçılara bakmaktaydı. Daha sonra hepsi Amerika’ya götürüldüler. Bir kısmı Amerika’da kaldı, bir kısmı Avrupa’ ya gitti.

Karanlık Günler Ve Ün

La Main a plume grubundaki genç gerçeküstücüler, Danimarka’daki Reflex, Çekoslavakya’daki Ra ve Belçika’daki Gerçeküstücülerin önemli bir bölümüyle birleşerek, işgal sırasında komünistlerle omuz omuza savaşmışlardı.Bu sanatçılar hem şiirsel yaratma özgürlüğünü hem de disiplinli bir askeri faaliyeti amaçlayan Devrimci Gerçeküstücü Grup’ u kurdular. Hem Breton’un grubu hem de Stalinciler tarafından küçümsenen Fransız Devrimci Gerçeküstücüleri 1948’ de dağıldılar ve Kophenhag, Brüksel, Amsterdam kentlerini, Cobra grubunda etkinlik gösteren sanatçılara bıraktılar. (1948-51). Avrupa’ da çökme döneminde olan Gerçeküstücü akım, Amerika’ da başarının tatlı kokusunu almaya başlamıştı bile. Pek çok dergi yayınlanmaya devam etmiştir. Bu arada sanatçılardan pek çoğunun ölümleri birbirini izledi. 1968’de ise gerçeküstücüler yaşanan olaylara uymak zorunda kalarak, caddelere dökülmüşler ve “Kendiliğinden oluş’la meşgulüz” , “Sokağın altındaki kumsal”, “Kim için ve ne için yaratalım?” gibi sloganlar atmışlardır.3

Resimde Gerçeküstücülük

Max Ernst Gerçeküstücülerin en önemli ressamlarının başında gelir. Yapıtları Breton’a çekici gelen iki öğeyi birleştiriyordu. Bu yapıtlar hem Chiro’nun düş dünyasına olumlu gelen bir tepkiden kaynaklanıyor hem de yöntem olarak


3 Sürrealist Sanat Ansiklopedisi-René Passeron-Remzi Kitabevi-Çeviren:Sezer Tansuğ-2.baskı-sayfa:13,14,15,16,17,18

Breton’un yenilikçi akımın Gerçeküstücülüğe başlıca katkısı saydığı, yapıştırma resim tekniğini kullanıyordu. İleride kendisinden daha geniş bahsedeceğimiz için bir diğer önemli sanatçı olan Chirico’ya geçiyoruz. İtalyan ressamın kendine özgü yapıtlarındaki çekiciliğin bir yanı, geçmiş özleminden kaynaklanıyordu. De Chirico’nun resimleri geçmişe uzanan yapıtlardı ve biz bunları çarpıcı anılar olarak algılıyorduk.4
Chirico deyince, Fizikötesi resim gelir akla. Yunanistan’da doğan İtalyan asıllı sançtı, Münih’te sanat eğitimi gördü; Bochlin’den, ama özellikle de Max Klinger’den etkilendi.1915’e kadar Paris’te yalnız ve muammalı bir yaşantı sürdürürken sanatçının zihni, aslında çocukluk anıları ile antik çağ arasında gidip geliyordu.
O sıralar herkes kübizme ve gelecekçiliğe yönelirken Chirico, yalnız ve melankolik ruhunu yansıtan resimlerle uğraşıyordu. Paris’teki ‘iç karartıcı’ işliğinde yapmaya başladığı bu resimlerin hemen hepsinde, ilk bakışta tedirgin edici boş mekanlar, cephelerini akşamüstü güneşinin aydınlattığı ve uzayıp giden gölgeleriyle yüksek kuleler, binalar göze çarpar. Bazılarının eski Yunan ve Roma dönemini çağrıştıran bu yapıların perspektifleri bilerek çarpıtılmıştır. Neredeyse hiç insan görülmez. Tamam ortalıkta kimse yok; peki ama bu binalarda kimse yaşamıyor mu acaba? Belki de sonsuzluğa terk edilmiş kent manzaraları bunlar. Peki ya yerdeki gölgeler? Çoğunlukla sahipleri binaların arkasında gizli, yere sabitlenmiş bu garip gölgeler insanlara mı, devasa yaratıklara mı, yoksa heykellere mi ait acaba? Belki bu gölgelerde sahipsiz. Hadi diyelim ki antik kentler, yumurta ya da enginar gibi organik nesneler zaten durağandır; ama gölgeler, uzaktaki trenler, bacalardan tüten dumanlar bile dondurulmuştur bu dünyada. Bu durağanlığın bir gün bitip bitmeyeceğine ilişkin ise en ufak bir ipucu bile yok. Resimlerde tedirginliği körükleyen şeylerden biri de zamana ilişkin bu belirsizlik zaten. Sağduyu ve mantığın yaya kaldığı bu resimlere bakan insan, her seferinde çaresiz kalacağını bile bile düşünmeden, bir tahminde bulunmadan edemez.Gerçeküstücü resimlerin çoğunda Chirico’nun sessiz ve tedirgin edici mekanlarının, gölgelerin ve kemerli yapıların izlerini görebiliriz. Yine gerçeküstücülerin çoğu Chirico gibi geleneksel resim tekniğine bağlıydı.
Ne var ki her zaman olduğu gibi kural dışı kalanlar vardı elbet. Mark Chagall(1887-1985) bu istisnalardan biriydi. Onu Gerçeküstücülere yaklaştıran şey, çocukluk anılarına, hayal ve düş dünyasına olan tutkusuydu. Gerçeküstücülerin çoğundan ayrılan yönüyse hep mutluluk ve lirizm dolu resimler yapmasıydı. Gerek yaşam biçimi gerekse düşünceleri açısından İsviçre’li sanatçı Paul Klee de safkan bir Gerçeküstücü sayılmazdı. Klee durmadan yeni şeyler deneyen meraklı bir sanatçıydı. Kübizm’le tanıştıktan sonra biçimlerin, Tunus’u ziyaret ettikten sonra da renklerin büyülü dünyasını keşfetti. Klee’ye göre bir yapıt, kendi kendini oluşturur, varolurdu; sanatçının bu varoluşa katkıda bulunması ise bir mutluluktu. Sanatçı, görüneni yeniden üretmek yerine, görünmeyeni görünür kılmalıydı.5


4 (Modern Sanatın Öyküsü-Kuralların Uygulanması-Norbert Lynton-Remzi Kitabevi-Çevirenler:Cevat Çapan,Sadi Öziş-4. basım-sayfa:172
5Modernizmden Postmodernizme Sanat-Mehmet Yılmaz (haz.)-Ütopya Yayınevi-1.baskı-sayfa:136,137,138.



1. Giorgio Chirico, Filozofun Zaferi, 1914,tuval üzerine yağlıboya

Gerçeküstücü gruba katılıp Amerika’da etkili olan Joan Miro “Ben doğduğum odada resim yapıyorum diyordu” ta ki 2. Dünya Savaşı hayatının düzenini bozuncaya kadar. Çiftlik tablosunda, binanın çatlakları, çevreye dağılmış araç gereçler, bahçedeki küçük evin içindeki eşyalar, bitkilerin biçimleri, hayvanlar ve
toprağın kendisi- bütün bunların altı geçmişi canlandırma tutkusunun aceleciliğiyle çizilmiş gibidir.Boş ve mavi bir gökte aynı şiddetle tabloyu yanıtlar. Bunların hepsi Kübizm’den alınmış bir takım öğeleri de içeren bilinçli bir yerleştirme sayılabilir. Böyle bir resmin aslına bağlılıktaki bu kararlılığı, insana Rousseau’yu anımsatabilir; ama Miro eğitimini tamamlamış bir ressamdı, gerçekçiliği bu ölçüde abartması, tümüyle bilinçli olarak seçtiği bir üsluptu. Tuvale lekeler sürüp, bu lekeleri dağıtıyor, böylece ona görsel bir gerçeklik kazandırıyordu. Daha sonra- çoğu çiftlik tablosunda ilk örnekleri verilen- işaretler ve simgeler ekliyor, bunlar da lekelerin derinliği olmayan yüzeyinde boşlukta sallanıyorlardı. Bu teknik bize Maleviç’in “ Suprematist” resimlerini anımsatsa da, bunlar dışa dönük kozmik mekanı ve ressamın evrensel saydığı, kişisellikten arınmış gerçeği yansıtan resimlerdir. Eğer Maleviç’in beyaz yüzeyi uzayı betimliyorsa, Miro’nun yüzeyi de çok iyi bildiğimiz bir duvarı, işaretleri de çoğu zaman hepimizin kişisel hayatıyla ilgili duvar karalamalarını betimler. Miro’nun resimleri kendiliğinden ortaya çıkmış ve genellikle çabuk yapılmış izlenimini veren resimlerdir. Bu özellikleriyle Breton’un aradığı “ bilinçaltının en bozulmamış biçimde resme aktarılması” niteliğine en çok yaklaşan türün örnekleri oldukları için, Breton, Miro’yu Gerçeküstücü’lerin arasına çağırmaktan büyük bir mutluluk duymuştur. Miro’nun kullandığı işaretler ve biçimler hiçbir şeyle ilgili değildirler.




2. Joan Miro, Çiftlik, 1921-2.tuval üzerine yağlıboya, 122,5cm.x140,5cm. New.York, Mrs Ernst Hemingway koleksiyonu

Bir diğer önemli ressam da Dali’dir. Dali’nin amacı, bizim doğru ya da normal saydığımız okuma ve görmemizi kuşkuya düşürecek ölçüde bu yanılma olasılığını pekiştirmektedir. Kendisi ayrıca insan bedenini, boşlukları, cisimleri, hatta biçimleri aşırı ölçüde çarpıtmanın yollarını da biliyor, bu çarpıtmalarla bizde şaşkınlık ve tedirginlik yaratıyordu. ( Bu çarpıtmalar sonunda, kayalar ete dönüşüyor, saatler eriyor, boşluklar katılaşıyor, böylece izleyicide belli bir mide bulantısı, baş dönmesi ve yön yitirme gibi tepkiler ortaya çıkarıyordu.) Kendisinin gittikçe aristokrat bir dünya görüşünü benimsemesi, faşizmi desteklemesine yol açmış ve 1938’ de Breton’la onun çevresinde kalan öbür Gerçeküstücüler, Dali’yi kendilerinden biri saymaya son vermişlerdir.
Rene Magritte, doğacı gerçeküstücü bir ressamdı. Magritte’in resimlerindeki fantezi öğesi Dali’den sonra, bize çok daha sınırlı ve ölçülü görülür. Ne var ki Magritte, sanatın geleneksel özünü, sanatın bir iletişim aracı olduğu gerçeğini yakalamıştı. Onun benimsediği bu anlayışa göre, herhangi bir görüntü, betimlediği nesneyle özdeş olarak karşımıza çıkar. Gerçeküstücüler arasında Duchamp’ı bir yana bırakırsak, en filozof ressam odur diyebiliriz. Sözcüklerin Kullanılışı bunun iyi bir örneğidir. Bu yapıt, Magritte’in betimlemelerle sözcükleri yan yana getirdiği resimlerinden biridir. Burada bir tabela ressamının yapabileceği bir piponun altına “ Bu bir pipo değildir.” sözcüklerinin eklendiğini görürüz. Beklentimize göre, bu sözcükler karşısında ya şaşırırız, ya da onları hemen kabul ederiz. Bu elbette içine tütün konulup yakılacak bir pipo değil, tuval üzerine sürülmüş bir boyadır. Bir anlamda resimde gördüğümüz pipo, cebimizdeki pipodan daha gerçektir. Çünkü gördüğümüz şu ya da bu sapı olan, içi kirli ya da ağızlık yerinden bir parça kopmuş belli bir pipo değil, genel bir pipodur. ‘Pipo’, dediğimiz nesnenin varlığını, kafamızdaki pipo kavramı belirler. Kuşkusuz ‘ Pipo’ sözcüğü bir İngiliz ya da Fransız için yeterli olabilir. Ama bir İtalyan, bir Kızılderili ya da Çinli için bunun aynı anlamı taşıması gerekmez. Resmi gören bazı kimseler pipoyu hemen tanıyacaklardır; ama sözcükleri çözemeyeceklerdir. O zaman bu ileti ne anlama gelecektir? Bazıları da hiç pipo görmemiş olabilirler; ama Fransızcayı da biliyorlardır. Bu durum onların dünya konusunda bildiklerini nasıl etkileyecektir?




3. René Magritte, Sözcüklerin Kullanılışı, 1929, tuval üzerine yağlıboya, 64,5cm.x94cm. Los Angeles, Sanat Müzesi

Gerçeküstücülerin en çok önemsedikleri yabancı ise kuşkusuz Picasso’ydu. Gerçeküstücülüğün işlevlerinden biri, insandaki o çok eski korkma ve şaşma duygusunu yeniden uyandırmaksa, Picasso bunun en doğal habercisiydi.”Güzellik ya çırpınmayı yansıtmalı, ya da ortadan kalkmalı” demişti, Breton. Üç Dansçı böyle bir güzelliğin örneğiydi. Resmin teması, Picasso’nun 1917’den beri Rus balesiyle sürdürdüğü ilişkiyi yansıtıyordu. Kendisi Diaghilev için dekorlar yapmış ve bir balerinle evlenmişti, Avignonlu Kızlar’dan sonra yaptığı en duygu dolu resmiydi. İlk resmin üslup düzensizliği ikinci resimde sistematik bir nitelik kazanır. Oturan kızı önce çarpıtılmış gibi gösterilip, sonra Kübist bir parçalanmayla yansıyılması, ikinci resimde tam bir çarpıtma olarak belirir. Avignonlu Kızlar tablosu üzerinde çalışıldığı sırada ürkütücü bir görünüme bürünmüştü; bu resimde ise dansın kendisi, bir eğlence gibi değil, başlangıçtaki coşkulu işlevini yansıtan bir Dionysos ayininin taşkınlığıyla karşımıza çıkar. Bu yanı ile Matisse’nin 1919’da yaptığı Dans adlı duvar resmini (ortadaki dansçının kaldırılmış ayağı, Matisse’den bir alıntıdır ve Alman Ekspresyonistlerinin, özellikle de Kirchner’in dansçılarla ilgili sert resimlerini anımsatır. Ancak Picasso’nun burada kendisine tanıdığı aşırı çarpıtma ve hareket özgürlüğü, anımsattığı bu resimlerden çok daha fazladır ve bu aşırılık Kübizmden gelen kopukluk ve yinelemelerle daha da pekiştirilmiştir. Bunun en çarpıcı örneği, soldaki çok memeli ve gövdesi, giysisi arka planla çılgınca ve anlaşılmaz bir biçimde birbirine karışan dansçıdır. Bu figür, resimde en son tamamlanan figürdür ve tamamlanıncaya kadar birçok değişikliğe uğramıştır. Sağdaki dansçının arkasında, uzun, siyah bir gölge vardır. Bu gölge, Picasso’nun resim yapılışı sırasında ölen arkadaşı Raymond Pichot’u temsil ediyordu. Soldaki kızın Salome’sine karşılık bu bölge, Vaftizci Yahya’yı canlandırıyordu.





4. Pablo Picasso, Üç Dansçı, 1925,tuval üzerine yağlıboya,215x142cm. Londra, Tate Galerisi

Gerçeküstücülüğe yer veren ve 1930’da yayına başlayan Minotaure dergisi, Picasso’nun bir yıl önce çizdiği otuz küçük deseni de içeriyordu. Bunların her biri bir araya getirilmiş ev ve mutfak eşyaları ile tanımlanan kadın figürleridir. Picasso bu dönemde gene böyle bir figür ya da baş izlenimi verebilecek nesnelerden oluşan demir konstrüksiyon heykel denemeleri yapıyordu. Gerçeküstücülerin kendine rağmen benimsedikleri kılavuzları Freud, çok daha önce, hazır eşya ve bilinen malzemeye yeniden biçim verilmesinin bilinçli ve bilinçaltı yaratıcılığın bir yolu olduğunu söylemişti.6


6 Modern Sanatın Öyküsü-Kuralların Uygulanması-Norbert Lynton-Remzi Kitabevi-Çevirenler:Cevat Çapan,Sadi Öziş-4. baskı sayfa:174,175,176,177,179,180,181,184,185

Elbette gerçeküstücü başka pek çok sanatçı (ressam, heykeltıraş, fotoğraf sanatçısı, yönetmen, şair, yazar vb.) vardı.

Öncüler Ve Gerçeküstücü Sanatçılar
Öncüler
Altdorfer Albrecht, Apollinaire Wilhelm Apollinaris de Kostrowitzky, Guillaume, ARCIMBOLDO Giuseppe, BEARDSLEY Aubrey, BLAKE William, BÖCKLİN Arnold, BOSH hieronymus van Aeken Jérome Bosh, BOULEE Etienne Louis, BRACELLİ Giovanni-Battista, BRESDIN Rodolphe, BROWN Ford Madox, BRUEGEL Pieter, Yaşlı Brugel, BURNE-Jones Edward, CALLOT Jacques, CALVERT Edward, CARON Antoine, CHEVAL Ferdinand, Postacı, CARANACH Lucas, Yaşlı Cranach, CSONTVARY Tivadar Kasztka, DAVID Gérard, DORE Gustave, DÜRER Albercht, ENSOR James, FEUERBACH Anselm, FILIGER Charles, FRIEDRICH Caspar David, GAUDİ Antoni, GOYA y Lucientes, Francisco José, GRANDVILLE Jean-Ignace Gérard, GROSZ Georg, GRÜNEWALD Mattias, HÖCH Hannah, HODLER Fredinand, Hunt William Holman, JANCO Marcel, KANDINKY Wassily, KHNOPFF Fernand, KLINGER Max, KUBIN Alfred, LARMESSIN Nıcolas de, LAUTREAMONT Isodore Ducasse, Kont da Lautréamont, LAVIROTTE Jules, LEDOUX Claude_Nicolas, LEYDEN Lucas van, MAREES Hans von, MARTIN John, MAX Gabriel Corneius, MILLAIS John Everett, MOREAU Gustave, MORRIS William, MUNCH Edvard, PATON Joseph Noel, PIERO DI COSIMO, PRANESI Giambattista, REDON Odilon, ROPS Félicien, ROSETTI Dante Gabriel, ROUSSEAU Henri,Douanier, SADE AlphonseFrançois Donatien, SAINT-AUBIN Charles Germain de, SCHWITTERS Kurt, SEGHERS Hercules, SIU-WEI, STÖR Lorenz, TENNIEL John, TOOROP Johannes Theodorus, WÖLFLI Adolf, ZÖTL Aloys
Gerçeküstücüler
ALECHINSKY Pierr, ALVAREZ-RIOS, AMARAL Jim, AMATE Miguel, ARAGON Louis, ARMAN Fernandez Pierre, ARP Hans, ARTAUD Antonin, ATLAN Jean-Michel, AXELL Evelyne, AZEVEDO Fernando, BACHELARD Gaston, BAJ Enrico, BALTHAUS Balthazar, BARBEAU Marcel, BARON Karol,BEDOUIN Jean-Louıs, BELLMER Hans, BENOIT Jean, BIEGAS Boleslas, BONA Bona Tibertelli de Pisis, BORDOUS Paul-Emile, BRAUER Erich, BRAUNER Victor, BRETON Andre, BURUNIUSJacques-b, BREYEN Camile, BUCAILLE Max, BUNUEL Luis, BURY Poul, CALDER Alexander, CAMACHO Jorge, CAPACCI Bruno, CARDENAS Agustin, CARRINGTON Leonora, CHAGALL Marc, CHAILLET Francoise, CHIRICO Giorgio de, CONSTANT, CORNEILLE Van Beverloo, CORNELL Joseph, CORNILLEAU Jean-Loup, CREPIN Joseph, CREVEL René, DADO Miodrag Djuric, DALI Salvador, DAUSSY Raymond, DAX Adrien, DEDICOVA Irena, DEGOTTEX Jean, DELVAUX Paul, DER KEVORKIAN Gabriel, DESNOS Ferdinand, DESNOS Robert, DOMEC Claude, DOMINGUEZ Oscar, DONATI Enrico, DOTREMONT Christian, DOUCET Jacxues, DUBUFFET Jean, DUCHAMP Marcel, DUPREYJean-Pierre, DUVILLIER René, ELUARD Eugéne Grindel, ENDE Edgar, ERNST Max, ERRO Guomundur Gudmundsson, FAHLSTRÖM Oyvind, FERLOW-MANCOBA Sonja, FINI Leonor, FREDDIE Wilhelm, FREUD Sigmund,FUCHS Ernst, GAGNAIRE Aline, GARCIA-YORK Roberto, GERBER Théo, GIOGOMETTI Alberti, GINET Henri, GIRONELLA Alberto, GOETZ Henri, GORKY Vosdaning Adoian, GÖTZ Karl-Otto, GRAVEROL Jane, GUGGENHEIM Peggy, HANTAİ Simon, HARE David, HAUSNER Rudolf, HAYTER Stanley William, HEISLER Jindrich, HENRY Maurice, HEROLD Jacques, HIRSCHFIELD Morris, HIRTUM Marianne van, HUGO Valantine, HUTTER Wolfgang, ISTLER Josef, JACOBSEN Egill, JACOBSEN Robert, JEAN Marcel, JENE Edgar, JENNINGS Humphrey, JOHNS Jasper, JOHNSON Ray, JORN Asger, KIESLER Frederick, KLAPHECK Conrad, KLEE Paul, KOLAR Jiri, KUJAWSKI Jerzy, LABISSE Félix, LACAN Jacques, LAGARDE Robert, LALOY Yves, LAM Wifredo, LEHERB Helmuth, LEIRIS Michel, LE MARECHAL Jacques, LE ROUX Francois, LESAGE Augustin, LETIE Alain, LE TOUMELIN Yahne, LJUBA Popovic Amekse Ljubomir, LOUBCHANSKY Marcelle, MABILLE Pierre, MAGRITTE René, MALET Léo, MALKINE Georges, MARIA Maria Martins, MARIE-LAURE Vicomtesse de Noailles, MARTINI Alberto, MASSON Andre, MATTA Robertho Matta Echaurren, MAYO Antonie Malliarakis, MEDDEK Mikulas, MESSENS E:-L:t., MICHAUX Henri, MIRO Joan, MOLINIER Pierre, MOREH Mordecai,MORTENSEN Richard, MOTHERWELL Roberth, MUZIKA Frantisek, NASH Poul, NIEUWENHUYS Jan, NOVEAU Henri, OELZE Richard, ONSLOW-FORD Gordon, OPPENHEIM Meret, PAALEN Wolfgang, PAPAZOFF Georges, PARENT Mimi, PEDERSEN Carl-Henning, PEDRO Antonio, PENROSE Roland, PERAHIM Jules, PERET Benjamin,PICABIA, PICASSO-Pablo Ruiz, PIEYRE DE MANDIARGUES André, POLLOCK Jackson, PREVERT Jacques, RAY Man, REIGL Judith, REMEDIOS Remedios lissagara Varo, RICHTER hans, RIOPELL Jean-Paul, ROY Pİerre, SAGE Kay, SAINT-Phalle Niki de, SAVINIO Andrea de Chirico, SAVITRY Emile, SCHNEIDER Gérard, SCHOENDORFF Max, SCHRÖDER-SONNENSTERN Friedrich, SELIGMANN Kurt, SERAPHINE DE SENLIS, SILBERMANN Jean-CLAUDE, SIMA Joseph, SKLENAR Zdenek, SPOERRI Daniel, STEINBERG Saül, STERPINI Ugo, STRSKY Jindrich, SVANBERG Max-Walter, SWANKMAJER Jan, SWANKMAJEROVA Eva, TAMAYO Rufino, TANGUY Yves, TANNING Dorohea, TEIGE Karel, TELEMAQUE Hervé, TERROSSIAN Jean, THEIMER Ivan, TIKAL Vaclav, TOPOR Roland, TOVAR Ivan, TOYEN Marie Cernunova, TROUILLE Clovis, UBAC Raoul, URSULA Ursula Schultze-Bluhm, VELICKOVIC Vladimir, VIVANOS Miguel, VOZNIAK Jaroslav,VULLIAMY Gérard, WALDBERG Isabelle, WOLS-Wolfgang Schülze, WUNDERLICH Paul, ZIMBACCA Michel, ZIMMERMAN Jacques, ZIVANOVIC-NOE Radojica, ZÜRN Unica.7

7 Sürrealizm sanat ansiklopedisi-René Passeron-Remzi kitabevi-Çeviren:Sezer Tansuğ-+.basım-sayfa:91’den 260’a kadar




Sonuç

Kısa bir şekilde tarihine değindiğim Gerçeküstücülük hiç şüphe yok ki 9-10 sayfada incelenebilecek bir akım değildir. Önsözde belirttiğim gibi, kronolojik bir dizgide, harekete yön verenleri ve önemli köşe taşlarını verdiğim çalışmam umarım konuya ilgi duyan ve henüz ön araştırma evresinde bulunan arkadaşlara, bunu gerçeküstücülük hakkında söylemek her ne kadar ironikse de, bir başlangıç noktası oluşturacaktır.
Bitirirken sözü Breton, Magritte ve Paseron’a bırakmak istiyorum:
Üçüncü bir Gerçeküstü Manifesto için Ön kavramlar ya da Başka bir şey:
“Şüphesiz ki, herhangi bir davaya tüm benliğini adayan bir adam olmak için, içinde çok fazla kuzey barındıran biriyim ben. Bu kuzey, benim gözümde hem doğal granit sularından, hem de sisten yapılmıştır. Güzel olduğunu düşündüğüm bir varlıktan, her şeyi istememe yatkın tutumuma bakarak, sistem denilen soyut yapılanmalara eşit hak tanıdığım sanılmasın. Coşkum sönüyor onların önünde ve aşkın beni kamçıladığı da ortada. Elbette etkilenebilirim, fakat hiçbir zaman benim gibi bir adama bir şeyin ‘doğru’ diye sunulduğu aldanma noktasına gözlerimi kapayacak kadar değil.”8
René Magritte-Açıklamalar:
“Resimlerimi bilinçli ya da bilinçsiz bir simgeselliğe indirgemek, onların gerçek doğasını görmezden gelmektir… İnsanlar bir takım nesneleri hiçbir simgesel anlam aramadan rahatlıkla kullanabiliyorlar, ama iş resimlere bakmaya geldiğinde, aynı nesnelere nasıl bakacaklarını bilemiyorlar. Resmin karşısında ne düşünmeleri gerektiğini bilmedikleri için yaşadıkları bu ikircikli halden çıkabilmek, onları belli anlamları aramaya itiyor… Yaslanacakları bir şey olsun istiyorlar.
O boşluk duygusundan kurtulabilmek için tutunabilecekleri güvenli bir dal aramaya çalışıyorlar.Simgesel anlamlar arayanlar, imgenin kendindeki şiiri ve gizemi gözden kaçırıyorlar. Bir gizem sezebildiklerine şüphe yok ama, bir an önce kurtulmak istiyorlar o sezgiden. Korkuyorlar. ‘Bu ne anlama geliyor?’ diye sorarken, gerçekte her şeyin anlaşılır hale gelmesini diliyorlar. Oysa o gizemi sezen ve ondan kaçmayanlar, bambaşka bir tepki veriyorlar resme. Onlar, başka sorular soruyorlar.9
“Duyarlı bir deyişle ,gerçeküstü resim,ellerin ya da gözlerin bir becerisi olmaktan ibaret değildir;sanatçı böyle bir yapıtı yüreğiyle de oluşturur.”10




8 Andre Breton (Sürrealist manifestolar-Andre Breton-Altıkırkbeş Yayın-Kadıköy-1.baskı-Türkçeleştirenler:Yeşim Seberkafa,Artemis Günebakanlı,Ayşe Güngör-sayfa:137)
9 Ahu Antmen-Sanatçılardan Yazılar ve Açıklamalarla-20.Yüzyıl Sanatında Akımlar*-Sel Yayıncılık/1. baskı-sayfa:141
10 Sürrealizm Sanat Ansiklopedisi ,René Paseron,Remzi Kitabevi,Çeviren :Sezer
Tansuğ,4. baskı.7.sayfa.


KAYNAKÇA


Antmen Ahu, “Sanatçılardan Yazılar ve Açıklamalarla-20.Yüzyıl Sanatında Akımlar*”, Sel Yayıncılık, 2008: 1.

Breton, Andre, “Sürrealist Manifestolar”,Altıkırkbeş Yayın, 2009: 2.

Lynton, Norbert, “Modern Sanatın Öyküsü”, Remzi Kitabevi, 2009.

Paseron, René , “Sürrealizm, sanat ansiklopedisi”, Remzi Kitabevi, 2000: 1.

Yılmaz, Mehmet, “Modernizmden Postmodernizme Sanat”,Ütopya Sanat Dizisi, 2006: 3.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder