26 Eylül 2010 Pazar

neee??? baltayla baz istasyonumu parçaladılar???

baz istasyonunu parçaladılar

17 ağustos 2010 salı

Gaziosman paşa barboros hayrettin paşa mahallesinde on gün önce kurulan baz istasyonu mahalle sakinlerine yeter dedirtti.Kurulan baz istasyonunun 20 metre yakınında bulunan şehit mustafa gümüş ilköğretim okulunun ve 3 okulunda sınır yerlerde olması velileride harekete geçirdi.

Hem kendileri hem çocukları için tehlike oluşturan baz istasyonu için,"sağlığımız tehlikede","oya gelince oy,sonra bizi düşünen yok" diye sitem ederek ve bunlara duyarlı yetkili bir kurum bulamamaktan yakınarak çareyi baz istasyonunun kablolarını koparmakta buldular.Kabloları baltayla parçalayan kadınlar ,daha sonra binanın giriş katındaki depoya girip baz istasyonunun makinasınada baltayla saldırarak etkisiz hale gelmesini sağladılar.İstasyonun yapıldığı apartmanın sahiplerine ulaşamayan kadınlar,öncülüğünü yaptıkları protestoyla baz istasyonunu kullanılamaz hale getirdiler.Gerekirse sabahlara kadar otururuz diyen mahalle sakinleri baz istasyonunu mahallemize istemiyoruz ,dediler.

destroy your tv

erkek tv ile flört eder alım kararını kadın verir.

teknosa genel müdürü mehmet nane,satın almadan önce yaşanan flört döneminin her üründe değiştiğini belirterek ,"televizyon için erkek dolaşır,birini gözüne kestirir ve bir süre flört eder.en son nişan takma aşamasına gelince eş devreye girer.ve sonunda satın alma işlemini kadın gerçekleştirir.cep telefonları daha çok arkadaşlarla birlikte satın alınır.bilgisayarda söz hakkı çocuğa geçiyor.beyaz eşya ve küçük ev aletlerini çoğunlukla eşler birlikte satın alıyor",dedi.satın almadan önce her üründe farklı bir flört dönemi olduğunu belirten nane,televizyonda 18 ay,bilgisayarda 2 yıl flört yaşandığını.satın aldıktan hemen sonra yenisini düşünmeye başladığını söyledi.

24 Eylül 2010 Cuma

what we want is free


ı don't need no credit rating
mass production market slaving
ı won't spend my life behaving
to the monopolies
if in time ı cease to function
blame t on a bad deduction
all ı see is prime corruption
and the monopolies
they sell me sort
shatter my ambition
they buy me out
that's the wrong description
they buy me off
ı've no ammunition
that's what they want for me
but what we want
is free
what we want
is free
what we want
is free
what we want
is free
ı don't need no loan investment
floating bonds or sales engagement
the monopolies
they sell me sort
shatter my ambition
they me out
that's the wrong description
they buy me off
ı've no ammunition
that's what they want for me
but what we want
is free
what we want
is free
what we want
is free
what we want
is free
ı won't spend my life behaving
say ı'm wrong for disobeying
all your shit is so degrading
ı won't spend my life behaving
what we want
is free
what we want
is free
what we want
is free...................................!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
articles of faith

18 Eylül 2010 Cumartesi

freedom! forever!

"Bu maskenin altındaki et ve kemiklerden oluşan yüz,benim benliğime ait."
"Bu maskenin altında etten fazlası var.Bu maskenin altında bir fikir var ve fikirler negatif subliminal mesajları geçirmez.!"
V

"Subliminal mesaj ve negatif subliminal mesaj:başka bir objenin içine gömülü olan bir işaret ya da mesajdır ve normal insan algısı limitlerinin altında kalmak o anda fark edilmemek üzere tasarlanmıştır.Subliminal mesajlar insanın bilinçli dikkati tarafından farkedilmezler ancak bu mesajlar insanın bilinçaltını etkiler.Subliminal teknikler reklamcılık ve propaganda alanlarında sıklıkla kullanılmaktadır.İnsan kulağı sadece belirli titreşim sıklığı aralıklarındaki sesleri duyabilir.Eğer siz bir müzik parçasını rahatça duyabiliyorsanız bu sizin duyabileceğiniz titreşim aralığında olduğunu gösterir.insan beyninin algısı ise,bundan daha düşük ya da daha yüksek frekansları algılayabilecek kapasitededir.Dikkat ediniz duyabilecek değil algılayabilecek diyoruz.Yani ,kulağımız ancak belirli bir titreşim aralığındaki sesleri duyabilir.Fakat beynimiz bu aralığındaki sesleri duyabilir.Fakat beynimiz bu aralığın çok ötesindeki sesleri algılar,hisseder.Aynıları görme algımız içinde geçerlidir."

Subliminal mesajlar olumlu yöndede kullanılabilinir.Bazı nlp uzmanları yada şifa yöntemleri bunu olumlu telkin amaçlı kullanırlar.Bu kişinin kendini sevmesi için yada motivasyonunu arttırmak için olabilir.Ancak tamamen tersi yönde olumsuz anlamdada kullanılabilinir.Bu nedenle sublimal mesajları değil olumsuz anlamında negatif subliminal mesajları eleştirdiğimi belirtmek isterim.

"1900'lü yıllara uzanan bir geçmişi var bu tür çalışmaların.Psikolog ve psikanalistlerin insanla ilgili uyguladıkları,gözlemledikleri ve deneylerle ortaya koydukları bilgi ve bulgulardan yola çıkarak "insanı nasıl etkileyebiliriz" sorusuna cevap aradılar.İlk başta ticari hedefler ve büyük şirketlerin mallarını halka pazarlamanın bir yolu olarak gördüler bu şuur_altı teknikleri.Daha sonra ise bu tktiği öğrenen her kişi ve her yapımcı kendi niyet,inanç ve ideolojisine göre vermek istediği mesajları bu yolla insanlara zerk etmeye başladılar.

İşte buradan hareketle şuur_altı hedef olarak mesaj göndermeyi hedefleyen ve adına "subliminal mesajlar"(şuur_altı telkinler) denilen bu tür reklamlar ilk kez 1950 'li yıllarda amerikada ortaya çıktı.James Vicary adlı reklamcılık uzmanı,sinema salonlarında yaptığı bir deney sonucu patlamış mısır ve kola satışlarının arttığını iddia etti.Bu deneyde film perdede oynarken,saliselik görüntüler halinde gözle görülmeyen gizli kareler ve gizli mesajlarda:"patlamış mısır ye" ve "kola iç" sloganları çıkıyordu.Seyirci bu sloganları şuurla algılayamadığı halde ,şuuraltına hitap eden bu sloganlar neticesinde kola satışlarında yüzde 18.1,patlamış mısır satışlarının ise 57.7 lik arttığı görüldü.

İşte o gün bugündür ygulanan 25.kareler sadece bir insanı ya da bir topluluğu değil;bütün insanlığı tehdit edegelmektedir.

Bu adamlar zaten açıktan açığa bu işi yapıyorlar.Filmlerle ,reklamlarla her tür mesajı veriyorlar.buna rağmen neden böyle bir gizli kare tekiniği uyguluyorlar."

aslında şimdide ifşa olduğu halde hala açıktan açığa uygulanıyor bu teknik

"cevabu basit;çünkü gördüğümüz zaman bu kadar etkili olmuyor.Çünkü kişi,şuurlu bir tercih ile gördüklerini veya duyduklarını ya red ediyor ya da kabul ediyor.

Fakat bu ,öyle birşeyki insan onu görmüyor,duymuyor ve hissedmiyor,yani böyle bir şeyi kabul veya reddetme imkanımız var mı???elbette hayır...

İşte 25.karenin ve sübliminal reklamların temel mantığı budur.Hedefteki kitlenin şuurlu tercih hakkını gaspederek,onları gizlice zehirlemek!

Peki nedir bu 25.kare?

Gördüğümüz bir anlık görüntü:655 satır ve frame/çerçeve denilen 24 küçük kareden oluşur.

Sinema şeridinde,saat,dakika,saniye olarak bir diziliş vardır.

25.karenin temel mantığı da, mesajı şuur_altına göndermek olduğu için,artık dünya sinema sanayiinde bu tekniği kullanmayan yok gibidir.Yani sizler evlerinizde rahat koltuklarınızda oturup herhangi bir dizi/film ya da belgeseli,çizgi filmi izlerken aynı zamanda 25.karelerle şuur_altımıza gönderilen mesajlara/telkinlere/saldırılara maruz kalabiliyorsunuz.

Göz bunları görmüyor ama saniyenin 3 binde biri gibi bir zaman aralığında bu görüntü şuur_altına ulaşıyor,arada depolanıyor.Bu gizli mesajlar sayesinde,o reklamı,diziyi,filmi ya da herhangi bir resmi hazırlayan medya,kişi,yapımcı kendi niyetine göre mesajını şuur_altına göndermiş oluyor.

Şuur_altımız,zihin telkin yoluyla ikna olunmaya müsaittir."

o nedenle bana bir şey olmaz demeyin.Beyninizi iğdiş etmelerine izin vermeyin!!!!!

Hatırla hatırla

Patlamayı,ihaneti ve komployu

Bu ihaneti unutmak için hiçbir sebep göremiyorum

V

15 Eylül 2010 Çarşamba

Aydın'da neler oldu???

Aydın'ın Kuşadası ilçesinde belediyeye ait bir su kuyusu ile verici istasyonuna, kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişilerce zarar verildi.
Alınan bilgiye göre, Cumartesi gecesi geç saatlerde, kimliği belirlenemeyen kişi ya da kişiler, Pilav Dağı mevkisindeki verici istasyonuna saldırıda bulundu.
Polis, jandarma ve belediyeye ait telsiz antenleri, televizyon ve radyo kanalları ile telefon operatörlerine ait antenlerin bulunduğu verici istasyonunda kabloların kesildiği ve birçok cihazın kullanılamaz hale geldiği olay sonucu, televizyon ve radyo yayınları durdu.
Saldırganlar, verici istasyonuna yakın olan Ege Mahallesi Sivridağ mevkisindeki belediyeye ait su kuyusuna da zarar verdi. İlçeye su sağlayan kuyunun enerji kabloları kesildi, motoru parçalandı. Saldırganlar, su kuyusu ve verici istasyonuna enerji sağlayan trafoya da zarar verdi.
Su kuyusunun devre dışı kalması üzerine olayı fark eden belediye ekipleri, jandarmaya haber verdi.
Jandarma ekipleri, saldırıyla ilgili tutanak tuttu ve görgü tanıklarının ifadesine başvurdu. Olayla ilgili cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda soruşturma başlatıldı.
-''CİDDİ ORANDA MADDİ ZARAR''-

Kuşadası Belediye Başkanı Esat Altungün, gazetecilere yaptığı açıklamada, saldırıların son derece üzücü olduğunu belirterek, belediye ve jandarma ekiplerinin araştırma yaptığını, sabotaj ihtimalinin ağırlık kazandığını söyledi.
Su kuyusundaki trafonun parçalandığını ve motorun çalışamaz duruma geldiğini ifade eden Altungün, şunları söyledi:
''Halkın malına zarar veren bu kişilerin saldırısı sonucu bir su kuyumuz devre dışı kaldı. Ayrıca ciddi oranda maddi zararımız da söz konusu. Bunun yanında verici istasyonuna yapılan saldırı yüzünden birçok televizyon ve radyo kanalı da ilçeye yayın yapamıyor. Bunu yapan veya yaptıran kişi ya da kişiler, mutlaka belirlenecek. Belediye olarak bizler de araştırıyoruz. Jandarma ekiplerimiz de olaya anında müdahale etti ve soruşturma başlattı.''
Altungün, su kuyusu ile verici istasyonundaki tamir ve bakım çalışmalarını kısa sürede tamamlamaya çalıştıklarını da kaydetti.

15 Haziran 2009, Pazartesi

10 Eylül 2010 Cuma

Bugün Zaytung’ta okumuş olduğum bir haber beni uzun zamandır düşündüğüm ve üzerine yazmak istediğim bir konuda tetikledi.Önce haberden bahsedelim: Hepimizin tanıdığı Çoşkun Aral Türk televizyon izleyicisine veryansın etmiş.Sebepse Çoşkun Aral’ın yayın yönetmenliğini yaptığı Digitürk 88. kanaldan yayın hayatına başlamış olan ilk yerli belgesel kanalı İz Tv nin izlenme oranıymış. %0,0015’lik reyting oranına sahip olan İz Tv’nin genel yayın yönetmeni Coşkun Aral “Eş,dost bildiklerimizin çok pis gazına geldik,bilemedik “demiş.


"Şu kanal kurulana dek etrafımızda kimle konuştuysak bize çok fazla televizyon seyretmediğini, izlerse de sadece belgesel izlediğini söylüyordu. Ancak işte bizim reytinglerimiz de ortada, güya zap yaparken arada göz gezdirilen dizilerin reytingleri de ortada... Herkes şapkasını önüne alıp düşünsün lütfen. Bu yalanı daha fazla uzatmanın anlamı yok; çok rica ediyorum, kim ne izliyorsa çıksın samimiyetle açık açık söylesin!" demiş.


Her ne kadar zaytung asparagas habercilik üzerinden mizahi bir muhalefet tarzı geliştirse de, bu mizahın hayattaki gerçekliğine de bir bakmak gerek.



Bir süredir devam eden tv karşıtı çalışmalarım sırasında benimde en çok tepki aldığım konu tamda bu noktadaydı. İnsanlar tv tarafından manipüle ve topluca hipnotize edildiklerinin farkında olmadığından her tv izleyen kişi, çalışmalarım karşısında savunma geliştirip “E, ben zaten televizyon izlemiyorum; sadece arada haberlere bakıyorum diyor.” Ya da ” Artık tv izlemenin modası geçti; internet var, neden ona karşı değilsin?” diyor.

Televizyon oldukça düşük güvenilirlikli bir medya aracıdır. Elbette tek medya aracı değildir.Bunun yanında reklam tabelalarını,cep telefonlarını,radyo ve gazeteleri,interneti ve hatta süpermarketleri sayabiliriz. Ancak internet yüksek güvenilirlikli gruba girer. Çünkü internet aracılığıyla bugün herhangi birisi herhangi bir konuyla ilgili görüşünü ister yazılı ister görselli sunabilecek alanlar oluşturabilir kendisine.Bu da merak ettiğimiz konularda bizlere daha kapsamlı araştırma imkanı sunar.Televizyon ise çok daha yüksek bir denetim mekanizması altındadır ve interaktifliğe açık değildir. Örneğin bir izleyici canlı yayına bağlanabilir.Ancak sunucu istediği zaman konuşmayı anında keser.Ve arkasından vereceği görsellerle ve edeceği birkaç kelimeyle, isterse izleyicinin söylemiş olduğu cümlenin anlamını tam tersi gösterebilir.Yani sansürsüz enformasyon internette televizyondakine göre çok daha kolaydır.Zaten tv programlarını yapanlar hiçbir zaman benim gibi insanlar da olmaz. Profesyoneller çalışır kanallarda.

Peki bakalım Türkiye’ de kaç televizyon kanalı var? Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre, Türkiye’de 27’si ulusal ,16’ sı bölgesel ,215’ i de yerel olmak üzere 258 televizyon kanalı bulunuyor. Sadece ulusal, yerel ve bölgesel kanallar bunlar. Bunlardan 65′ i kablo, 92’siyse uydu üzerinden yayın yapıyor. Bu sayı bizi sadece haber veya belgesel izlediğimizden şüphe ettirmeye yetecektir diye umuyorum.

Çok saygın tv izleyicisi haberini tv’ den alırken doğruluğuna dikkat etmez ve herhangi bir başka araştırma yapmaya da yeltenmez,yapacağı en büyük araştırma aynı kanallarla bağlantılı olan gazeteleri okumak olacaktır.Tabi orada da senkronize giden haberleri okuyacaktır. İnternete girdiğindeyse yine televizyon beğenisine devam eden saygın izleyici burada da izleyici konumuna sadık kalarak , tv’ de görüp komik, ilginç, hoş bulduğu programlardan parçaları arayıp yine onlara bakacak; oradaki şarkıcıları dinleyecek,bağıntılı sitelere bakacaktır. Benimse sizlere önerim televizyon izlememekle kalmayıp, onu evinizin altında bir yere götürüp işini bitirmeniz olacaktır. Bunun için bir çapa yada balta kullanabilirisiniz. basakacar.blogspot.com/ adresinde onu öldürmek için konuyla ilgili videolar bulabilirsiniz.Çünkü onunla aktif olarak oynayabileceğiniz tek oyun onu kırmaktır. Saygın izleyicilere saygınlığını bozma üzerine verdiğim uyarı izlememekle kalmamız gerektiğidir.

Haydi; öldür televizyonunu !

başak acar

6 Eylül 2010 Pazartesi

lsd ekran

Tüketiciyim
Önümde binlerce olasilik
Cebimdeyse kısıtlı param var
Tasarruflar önemli ama
Peki ya ihtiyaçlar?
Birçok süpermarket
Birçok hoş ambalajlı ürün var
Neyse ki alişveriş merkezleri
Açıktır sabaha kadar
Evet ne diyebilirim?
Ben aslında tüketiciyim
Ben her satıcının
Hayallerindeki müsteriyim
Didinirim sabah akşam
Birçok bağımlılığım var
Edindikçe edinirim
Gözüm doymaz kolay kolay
Birçok süpermarket
Birçok hoş ambalajlı ürün var
Neyse ki alışveriş merkezleri
Açıktır sabaha kadar

Evet ne diyebilirim?
Ben aslında tüketiciyim
Ben her satıcnın
Hayallerindeki müşteriyim
Didinirim sabah aksam
Birçok bağımlılığım var
Edindikçe edinirim
Gözüm doymaz kolay kolay
Birçok süpermarket
Birçok hoş ambalajlı ürün var
Neyse ki alışveriş merkezleri
Açıktır sabaha kadar
Rashit

5 Eylül 2010 Pazar

2 Eylül 2010 Perşembe

crime scene do not cross


discovery channel’ı bastı 3 kişiyi rehin aldı
2 Eylül 2010
ABD’de discovery channel televizyonunun program akışında çevreye yeterince yer verilmemesinden şikayetçi olan bir adam dün tek başına kanalın binasını bastı.Türkiye saatiyle 20.00 sıralarında vücuduna kutular sarıp patlayıcı süsü veren eylemci, tabancayla tehdit ettiği “birkaç” kişiyi de rehin aldı. 4 saat süren eylem polisin baskın yapıp eylemciyi öldürmesiyle sona erdi. 3 rehine de kurtarıldı. Başkent washington yakınlarında kurulu discovery channel binasında çalışan yaklaşık bin 900 kişi, James J. Lee adlı eylemci yüzünden korku dolu saatler yaşadı. Baskın üzerine çalışanlar binayı hızla terk ederken çevre trafiğe kapatıldı. Lee’nin elinde tabanca olduğu ancak üzerinde patlayıcı bulunup bulunmadığı uzun süre anlaşılamadı. TSİ geceyarısına doğru, yapılan bir operasyonda James J. Lee canından olurken, 3 rehine de kurtarıldı. 2 yıl önce aynı yerde yerel gazetelere göre Lee, 2008 yılında aynı bina önünde binlerce doları havaya saçarken polis tarafından gözaltına alınmıştı. Yargılanan Lee, discovery channel’in yeryüzünü kurtarmak gibi bir derdinin olmadığını ve kendisinin bunu protesto ettiğini söylemişti. Lee’nin internet sitesinde ise şu ifadeler yer alıyor: “Bu adamlar, yeryüzü sorunlarının çözümüne katkıda bulunmuyor. Tek yaptıkları para kazanmak. Bunlara göz yumamayız.”


The montgomery count police were called to the scene of the discovery channel building in silver springs, maryland, eight miles from washington, dc, at a report of “shots fired”. Very quickly these police officers realized the situation was far more serious, as it was confirmed that an Asian looking man with a gun had walked into the lobby of the building, wearing what appears to be a bomb, and stated, “Nobody is going anywhere.”
Employees from inside the building, locked in a closet, are texting information to news agencies as the situation continues. Many of these witnesses do not wish to be identified for their own safety. Witnesses say that they saw “people” laying on the floor of the lobby where the hostage-taker is located.
A daycare center in the building is currently being evacuated, and the children are being taken to a nearby apartment until the parent can arrive to take them home. “fox” news channel showed footage of cribs being quickly wheeled away from the discovery channel building with sleeping babies still in the cribs.
The police have confirmed that they do have a suspect in the building with whom they are now speaking. Negotiations are currently being held by the montgomery county police, who say that the suspect wishes to speak with the executives of ‘the discovery channel’. They have also found a manifesto which could explain the motives of the suspect(s). This is unconfirmed as of yet, but can be seen here http://savetheplanetprotest.com/.
In the manifesto, the words, “Focus must be given on how people can live WITHOUT giving birth to more filthy human children since those new additions continue pollution and are pollution.”
According to fox news the man, James J Lee suspected to be the perpetrator. He is known to the employees at the building, and they have had action from him before, when he launched a “Save The Planet” protest and made demands of the Network at that time.